10 Ekim 2013 Perşembe

HOLA İSPANYA HOLA GÖRSEL MİMARİNİN SINIRLARINI ZORLAYAN ŞEHİR BARCELONA


Selanik’teki gecelememizin ardından sabah saat 8:00 de düştük yine yollara uzun  uzadıya kahvaltı edecek vaktimiz yok, kahvaltı için hostelin hemen altındaki pastaneden bir dilim peynirli pizza bir tane kuluri (selanik simidi) birde Selanik böreği alıyoruz 3.30€. Ktel (otogar) yakınımızdaymış, resepsiyon görevlisi geceden bize tarif etmişti yürüyerek 15 dakikada gidebilirsiniz demişti, sırtımızda sırt
çantalarımız  yürüyoruz 15 dk sonra otogardayız önce  0.80 € ödeyip otobüs biletimizi alıyoruz ve havaalanı otobüslerini soruyoruz bize otogardan değil caddenin
karşısındaki otobüs durağından geçtiğini söylüyorlar tekrar caddeye geri dönüyor otobüs durağına doğru ilerliyoruz.  Teyit etmek için otobüs durağındaki gördüğümüz kişiye soruyoruz oda doğru diyor sonradan öğreniyoruzki ; oda meğer bizim gibi turistmiş.
Kahvaltımızı otobüs durağında ayaküstü yapıyoruz. Havaalanı ile otobüs durağı arasındaki mesafe 45 dk olsada trafik olabiliyormuş onun  için havaalanına erken gitmekte  fayda var  diye düşünerek kahvaltı keyfi yapmamıştık, otobüs durağında Funda ile sohbet ederken az önce havaalanına giden otobüs durağını teyit ettiğimiz arkadaş siz Türk’müsünüz?  diye soruyor evet deyince  kendisinin  5 yıl önce Türkiye’de bulunduğunu İstanbul’da Taksim’de birkaç yıl DJ’ lik yaptığını,  Ankara’yı gezdiğini Antalya Belek’te bir otelde Halil bey’den ( bu konuda ünlü biriymiş dediğine göre)  masaj öğrendiğini ve masörlük yaptığını anlatıyorda anlatıyor J  Adı Salomon, Sweeden Stockholm’den 29 yaşında gezgin arkadaşlara başarılar diliyor J Tesadüf odur ki Salomon’da bizim gibi Barcelona’ya gidiyor ve aynı uçaktayız :)

Barcelona'ya 2012 Aralık ayındada gitmiştim bu benim ikinci gidişim olacak. Onun için fotoğraflarda 2 yılda çekilmiş farklı fotoğraflar göreceksiniz. :)

Saat 08.45 te otobüsümüz geliyor ve havaalanına hareket ediyoruz  tam 45 dakikada havaalanındayız. İki kişi olan biz artık 3 kişi olarak Barcelona’ya hareket  için check-in kuyruğuna giriyor, güvenlik kontrolünden geçiyor bekleme salonuna gidiyor sohbete devam ediyoruz. Kendisi ile hatıra fotoğrafı çektirmeyide ihmal etmiyoruz J

Bu arada Rynair’in Selanik’teki kontrolü yoğun  hem bagaj ebat hem de kilo kontrolü yapıyorlar. (50X20X40 kabin bagaj olması el çantanızın, kitaplarınızın bile bagajınızın içinde olması gerekiyor ve ağırlığınında 10 KG’ı aşmaması gerekiyor. )

Saat 11.10 da bindiğimiz uçağımız  2.30 saatlik uçuşu 10 dk rötarla 2.40 dakikada tamamlıyor. Saat 13.50 de Girona havaalanındayız. Önce hemen çıkışta gördüğümüz taksilere Barceolana’ya kaç paraya gideceklerini soruyoruzki 3 kişiyiz ve otobüs ücreti ile aynı ücret olursa taksiyle gitmeyi tercih edeceğiz 132 €’luk fiyatı duyunca çıkış kapısının  hemen sağ tarafındaki otobüs durağına yöneliyoruz aldığım  notlarda burada 2 hat bulunduğunu Barcelona Nord Station'a giden otobüs olup olmadığını teyit etmem gerektiğini öğrenmiştim, doğru istasyonda olduğumuzu anladıktan sonra 16€' ya biletletimizi satın alıyoruz  ve hemen gişenin önündeki otobüse biniyoruz.

Gişedeki bilet satan o kadar sinirli ve baştan sağma otobüsü gösterdiki içimiz rahat etmedi tekrar şoförden  teyidimizi aldıktan sonra otobüsteki yerimizi alıyoruz. 1 saat 10 dakikalık bir yolculuktan sonra Barcelona Nord Station’dayız. Salomon’un arkadaşı ile buluşması gerekiyor,  yolu birgün tekrar Türkiye’ye düşerse buluşmak dileğiyle diyor vedalaşıyoruz.

Hemen turist informationa uğruyor turistik haritamızı, gezilecek yerler ile ilgili bilgi ve 3 gün geçerli tüm toplu taşıma araçlarında kullanılabilen ulaşım  kartımızı satın alıyoruz. Ücreti 19.20€.
Bu kartı otobüs,metro herşey için kullanabiliyorsunuz. Burada otobüs şoförleri ve metro girişlerinde kimse size kart sormuyor metrolarda turnikeler otomatik olarak açılıyor, otobüse elinizi kolunuzu sallaya sallaya biniyorsunuz ve kartınızı içerde bulunan makinelere okutuyorsunuz. Kimse size bilet sormuyor, sormuyor ama her binen gidip önce makineye kartını okuyor kimse aman param cebimde kalsın, kimse nasıl olsa sormuyor demiyor çünkü cezalar o kadar caydırıcıki kimse buna tenezzül etmiyor. Hiç beklemediğiniz bir durakta 3-5 denetim görevlisi bir anda otobüse yada metroya biniyor ve kartlarınızı ellerindeki terminallere okutuyorlar eğer kartı okutmadıysanız anında 100€ ceza kesiyorlar ve bu denetimler gelişi güzel herhangi bir durakta olabiliyor.
Barcelona’da geçerli müze girişleri,hop on hop off  ve ulaşımın dahil olduğu Barcelona kartta var ama gideceğimiz yerler kullanacağımız ulaşımları hesaplayınca Barcelona kart avantajlı gelmedi bize. Ulaşım sorunumuz hallettiğimize göre artık hostelimizi bulmamız gerekiyor. Nord Station’dan yukarı caddeye çıkıyoruz.

Önce kısa kısa bir kaç bilgi  önce İspanya bayrağı ile başlayalım;

İspanya bayrağının bu hali 19 Aralık 1981'de kabul edilmiş.

Armanın yanlarında bulunan sütunlar Cebelitarık ve Cueta bölgelerini, ortada dörte bölünmüş bölümlerin herbiri İspanya'nın krallıklarını temsil ediyormuş. Bu dört bölümün ortasında bulunan etrafı kırmızıyla çevrili mavi bordürlü oval şekil ise,İspanya Kraliyet Ailesi'nin Burbon'un Evi sembolü bulunuyor.Alt kısmında ise Granada'yı temsil eden nar sembolü bulunuyor.Her 2 sütuna sarılı kırmızı kıvrımdaki yazıda ise "ötesinde daha çok şey var" anlamına gelen "Plus Ultra"yazıyor.

İspanya resmi adıyla İspanya Krallığı'nın İspanya'da 17 ve Kuzey Afrika'da 2 şehiri kapsayan 19 özerk bölgesi mevcut: Galiçya, Asturyas, Kantabria, Bask Ülkesi, Navarra, Aragon, Katalunya, Valensiya, Balear Adaları, Murcia, Endülüs, Ekstremadura, Kastilya ve Leon, Madrid, Kastilya-La Mancha, La Rioja, Andorra, Ceuta, Melilla


Resmi Dili : İspanyolca
Para birimi: Euro (€)
Trafik sağdan akıyor
Nüfusun %96'sı Katolik
Dünya bankası verilerine göre İspanya dünyanın en büyük sekizinci ekonomisine sahip
Elektrik Voltajı: 220-230Volt / 50Hz , prizler Türkiye ile aynı

Barcelona, Katalunya Özerk bölgesinin başkenti ve ismini, Romalılara karşı savaşmak için fillerini Pireneler üzerinden geçiren Kartacalı ünlü komutan Hanibal'in babası ve kentin kurucusu Hamil Barca'dan almış.
Saat Farkı: Türkiye'den 2 saat geride

Bayrak üzerindeki aşağıdaki bölüm Katalunya'yı temsil ediyor.

Katalunya şehirleri ; Barcelona,Gerona,Lerida,Tarragona


İlk olarak bizi Arc de Triomf  karşılıyor. Arc de Triomf’un bulundağu parkta bir süre oturuyor yanımızdaki nevalelerden biraz atıştırıp açlığımızı yatıştırıyoruz birazda haritayı inceliyoruz. Eğer sırt çantalı kendi imkanlarınızla seyahat ediyorsanız önce her şehrin haritasını anlamak için bir süre haritayı incelemek gerekiyor. Karnımızı doyurduktan sonra haritada yönümüzü belirleyip önce birkaç fotoğraf çekip daha sonra hostelimize doğru yol alıyoruz. (Her ne kadar çektiğim 3 günlük fotoğraflara ait kartı aktarılmış kart ile karıştırıp fotoğrafların üzerine başka fotoğraf çekip fotoğrafları uçurmuş olsamda :( İlk 2 güne ait fotoğraflarım yok olduğu için maalesef bir önceki Barcelona gezimdeki bazı fotoğrafları kullanmak zorunda kaldım )

Arc de Triomf 1888 yılında Barselona Evrensel Sergisi için yapılmış bir tak. Parc de La Ciutadella'nın ana giriş kapısı, mimarı ise Josep Vilaseca i Casanovas. Park çok geniş her iki tarafında bisiklet yolları ve yürüyüş yolları var. Sıra sıra dizilmiş palmiyelerde ayrı bir güzellik katıyor. Etrafta koşanlar, bisiklete binenler Barcelona halkı günü her saatinde spor yapıyor Umarım birgün bizdede aynı bilinç oluşur.































Barcelona’nın daracık kasvetli ara sokaklarından ilerleyerek 15 dakika yürüdükten sonra hostelimize geliyoruz, insanlar bu kadar yüksek, dar ve kasvetli sokaklarda nasıl yaşıyorlar diye düşünmeden edemiyorum. Sonunda ara sokaklarda araya araya hostelimizi buluyoruz Hostal Rembrandt. Hostelimiz daha önce kaldıklarımızla karşılaştırdığımızda vasat, pis değil ama konum olarak muhteşem bir yerde hostelden çıkıp sola döndüğünüzde Barcelona Katedraline sağa döndüğünüzde ise La rambla caddesine çıkıyorsunuz her ikisinede 5 dakikada ulaşıyorsunuz. Check-in işlemlerimizi yapıyoruz ve 2 gece için 42,5 €+şehir vergisi 1.44 € toplam 43,94 € ödedikten sonra odamıza çıkıyoruz.
Biraz dinlendikten sonra akşam gün batımını Park Guel’de karşılamaya karar veriyoruz hostelden çıkıp la La Rambla caddesindeki information desk’e soruyoruz Plaça Katalunya’dan 24 nolu otobüs ve yeşil hatlı L3 metrosu ile gidebileceğimizi ama otobüsün daha güvenli olduğunu öğrenip otobüsle gitmeye karar veriyor ve La rambla caddesinin bitimindeki Plaça Katalunya’ya varıyoruz sağ karşı çapraz köşeden kalktığını öğrendiğimiz durağa gidiyoruz. Otobüsümüz geliyor Carmel Park Guel durağında iniyoruz saat 17.30 ve doğu kapısından girip sağdaki merdivenlerden devam edince Gaudi müzesine varıyoruz ama maalesef müzeyi gezemiyoruz çünkü 17.45 müzeyi kapatıp yeni ziyaretçi kabul etmiyorlarmış.:(
Ünlü mimar Gaudi tarafından tasarlanan Barselona'nın en keyifli ve eğlenceli mekanlarından birisi olan Park Guell, Kasım-Şubat döneminde 10.00-18.00; Mart-Ekim döneminde 10.00-20.00 saatleri arasında ücretsiz olarak ziyaret edilebiliyor

Ulaşım,
 Otobüs 24, 32, 74, 92, 116.
Bunun dışında metro ile bölgeye girmek isterseniz Park Guell’ e  L3 yönünde “Lesseps” metro durağı üzerinden ulaşabilirsiniz.
Daha detaylı bilgi için www.parkguell.es  internet sitesini inceleyebilirsiniz.

Parkın merdivenleri ve pavillion kısımları Antoni Gaudi tarafından tasarlanmış, Hansel ve Gratel’deki ne benzer bir  masal şehri gibi. Park Güell’in inşasında doğal şekil ve figürler kullanılmış. Bu park Barselona aristokrasisi için yapılmış bir park.
Park Güell’in inşası bir geliştirme projesi olarak başlamış. Eusebi Güell isimli bir Katalan sanayici Barselona’nın kuzeyinde 17 hektarlık bir alan satın almış ve bu alanı İngiliz tarzı ile tasarlanmış bir yere dönüştürmek istemiş. Kamuya açık binaların yanı sıra 60 tane evin inşa edilmesi de planlanmış. 1900 yılında Güell, bu proje ile ilgili Gaudi ile görüşmüş. Josep M. Jujol ve Francesc Berenguer gibi isimlerin de yardımıyla Gaudi 1914 yılına kadar bu alanda çalışmış fakat bir tane bile ev satılamamış. 1918 yılında devlete geçen arazi Park Güell olarak 1922’de halka açılmış. Dragon görünümlü kertenkele bu kısımda yer alır ve Park Güell’in sembolü haline gelmiş. Önünde fotoğraf çektirmeden olmazJ

Ziyaretçiler ve parka bakan kişiler için iki tane ev inşa edilmiş.

Başka bir merdiven kısmı ile Gran Placa Circular’a denilen bölgeye geçiliyor, burada yaşayanlar için alışveriş mekanı olarak inşa edilen dünyanın en uzun bankı  ile bitişik ve tüm platform  86 sütun ile destekleniyormuş. Bu park tüm Barselona’yı gören bir tepe üstünde.

19.30 kadar Park guelde gezip fotoğraf çekiyoruz , parkı tam anlamıyla gezip keyfini çıkarmak istiyorsanız bence yarım gününüzü ayırın derim çünkü parkta dolaşmak çok keyifli etrafta müzik yapanlarda var arada onlara dalıp dinleyebilir etraftaki masal parkın keyfini çıkarabilirsiniz.

Parkı sanal olarak gezmek isterseniz you tube'dan birkaç video ekleyelim:
https://www.youtube.com/watch?v=ewe1ioXIuXI
https://www.youtube.com/watch?v=3gy8gAVywfs
https://www.youtube.com/watch?v=HP_bOvoUr90





















Ayrıca parkta herşey düşünülmüş ihtiyacı olanlar için portatif biz lavabo bile var :) 

Park GuelL'i tamamen dolaşıp arka kapıdan çıkarsanız arka sokaklardan dolanıp tekrar ana giriş kapısına gelebilirsiniz bu aradada ilginç şeyler keşfedebilirsiniz. Örneğin sokak ortasında dinlenmek için yapılmış banklar, dik olduğu için sokak geçişlerini sağlayan yürüyen merdievenler


























Artık geri dönme vakti! Geldiğimiz otobüs durağına yöneliyoruz geldiğimizin tam karşısındaki durakta bekliyoruz yaklaşık 10 dakika sonra otobüsümüz geliyor ve Plaçada Katalunya’ya dönüyoruz.

Plaça de Catalunya’da şehrin en önemli sokak ve caddeleri ile buluşan bir meydan. Bunlardan en bilinenleri Passeig de Gracia, Rambla de Catalunya, La Rambla. Plaça de Catalunya 50.000 metre karelik bir alan üstüne yapılmış

19. yüzyılın ortasına kadar şehir duvarları dışında kentin dışında olan Plaça de Catalunya 1858’de Madrid merkezi hükümetinin bu duvarı yıkması ile daha popüler ve işlek hale gelmiş.

Meydanda Katalan hükümeti eski başkanı anısına yapılan “Francesc Macia” heykeli 1991 yılında Sagrada Familia’nın inşasında da görev alan Josep Subirachs tarafından yapılmış. Havuzun ortasında bulunan ve 1982 yılında yapılan diğer bir heykelde Josep Clara’nın yaptığı bir kadın figürü olan “La Deessa o l’Enigma” (the Goddess of the Enigma / Enigma Tanrıçası) ve çeşitli heykeller var.

Otobüs, tren ve metroların merkezi, aynı zamanda her yere buradan ulaşabiliyorsunuz.Barcelona'da otobüs kullanan bayanları görürseniz şaşırmayın keza bayanlar her yerde çalışıyor. Otobüste, metroda !......
Parkta yerlere oturmuş insanlar, etrafta koşuşan çocuklar birde kocaman köpüklerle gösteriler yapanlar , gece gündüz hareketli bir meydan burası.





























Hemen meydanda birde Hard Rock cafe var. Daha önceki gezimde içeriye girip eğlenmiştik. Bu sefer sadece kapısından geçmekle yetiniyorum:)






























Çok acıktık acil birşeyler yememiz gerekiyor ve karşımızda Carreofur’u görünce hemen giriyoruz içeri ton balığı, su , ekmek,yoğurt ve atıştırmalık bir şeyler alıp çıkıyoruz toplam 12.20 € ödüyoruz. Yorgunuz dışarıda vakit geçirmektense hostelimizde aldıklarımızla bu akşamı geçirmeyi tercih ediyoruz. Afiyetle karnımızı doyurduktan sonra yatıyoruz.Artık uyuma vakti sabah ola hayrola.

Sabah saat 08:00 de kalkıyor ve kahvaltımızı ediyoruz bugün program yoğun ilk hedefimiz Barselona’ya gelindiğinde görülmeden olmazsa olmazlardan şehrin simgesi haline gelmiş La Sagrada Familia.Hostelden çıkıp La rambla caddesine ilerlerken gördüğümüz bir polise ilk olarak nasıl gidebileceğimizi soruyoruz ve tarif üzerine önce La rambla caddesi üzerinden Katalunya meydana çıkıyor ve metro ile önce yeşil hat L3 ile Diagonal durağına geliyor ve buradanda Mavi hat L5’e biniyoruz ve La Sagrada Familia durağında iniyoruz. Metrodan çıkınca La Sagrada Familia karşımızda zaten sıra bekleyen kalabalığı görünce doğru geldiğinizi anlıyorsunuz. sabah saat 08.45 olmasına rağmen bile kuyruğu iki sokak kadar, ama gişeler o kadar güzel çalışıyorki 35 dk da içeri giriyoruz. Sagrada familia muhteşem bir yer ben daha öncede görmüştüm ama her gördüğünde etkilenmemek mümkün değil.

Bitmeyen Kilise olarak bilinen Sagrada Familia Ekim-Mart döneminde 09.00-18.00; Nisan-Eylül döneminde ise 09.00-20.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Asansörle kuleye çıkış dahil giriş ücreti 18 €. Kapıda bilet alırken  kuleye çıkış için bilete saat yazılıyor ve sadece o saatlerde kuleye çıkabiliyorsunuz onun için saati takip etmeniz gerekiyor. Bizimde kuleye çıkış saatimiz 12:00 kuleye çıkmak için iki saatimiz var. Böyle anlatılınca 2 saat  kilisenin içinde ne yapılır diye düşünüyorsunuz ama o kadar etkileyici bir kiliseki incelemeye ve fotoğraf çekmeye doyamıyorsunuz zaman yetmiyor bile. Camlardan yansıyan  rengarenk ışıklarımı, her bir kolonunda farklı işlenmiş temalarımı, etkileyici yüksekliği ve tavan mimarisimi, dışındaki işlenmiş detaylarımı neyi anlatsam bilemedim en iyisi sizde gidip görün J

Gaudi’nin en ünlü ve görsel zeka ürünü eseri olan La sagrada familianın kelime anlamı kutsal aile. Gaudi bu kiliseyi "açık bir dini kitap" olarak adlandırır ve gotik mimarisi ile kiliseye girişir. 18 adet çan kulesi var,  12 adet kulesi İsa’nın 12 havarisini,4 adeti İsa’nın etrafındaki 4 incil yazarını kulelerden en yüksek olanı İsa’ya biraz daha alçak olanı ise Hz Meryemi simgeliyormuş.
Kilisenin uzunluğu nerdeyse etraftaki tepelerin yüksekliğine eşit. Gaudi bunu yaparken insanın yaptığı şeylerin Tanrı yapımı şeylere ulaşabileceğini düşünmüş. Kilisenin özellikle yüksekliği ve iç kısmı etkileyici.
Doğa sever olan Gaudi bunu Sangrada Familia içerisinde de göstermiş 360 derece ile tüm kilise duvarını kaplayan camlar doğa figürleri ile işli. Bazilikanın iç yapısını ayakta tutan kolonlar dallanıp budaklanan ağaçlar şeklinde tasarlanmış. Yapının içine girildiğinde ormanda dolaşma hissi uyanıyor.

Bu kilisenin inşa edildiği alan üzerinde 1882 yılında F. Del Villar’ın başladığı neogotik bir proje yaparken, Villar’ın ani ölümü üzerine bu proje yarım kalınca 1883 yılında Gaudi çalışmaya başlamış ve hayatını bu kilisenin inşasına adamış
.
Gaudi, La Sagrada Familia’ya kendini öylesine adamış  ki çalışma ve uyuma alanlarını da buraya taşımış. 1926’da bir geçirdiği kaza sonucu  74 yaşında vefat etmiş. Fakat kilisedeki çalışmalar devam etmiş. 1936’da Gaudi’nin notları ve tasarımları İspanya Sivil Savaşı sırasında yakılınca çalışmalara ara verilmiş. 1952 yılında karşı çıkmalara rağmen projeye yeniden başlanmış. Daha önceki çizim ve tasarımlar üzerine dayandırılan bu çalışmalar ile 1954 – 1956 arasında Sagrada Familia’nın ön yüzü ve batı kısmında bulunan dört kulenin inşası bitirilmiş.
1987 yılında heykeltıraş Josep M. Subirachs proje ekibine katılmış. Günümüzde inşası bitmiş kısımlar ve proje sırasında geçirilen süreçleri gösteren küçük bir müze ziyarete açık. Yapı içerisinde bulunan kuleler ise çıkılabilir durumda ve buradan şehrin manzarası harika.

Barselona’nın en ünlü ve en çok ziyaret edilen noktalarından olan Sagrada Familia tamamlanmamış olsa bile UNESCO dünya tarih mirası listesinde. Özellikle dış yüzünün mimarisi inanılmaz güzel. Ayrıca Gaudi’nin mezarıda La Sagra’da famili içinde.

Sanal olarak gezmek isterseniz buyrun you tube'dan birkaç video
https://www.youtube.com/watch?v=D0LpFaKFuQM
https://www.youtube.com/watch?v=hrVriOAt90o
https://www.youtube.com/watch?v=UrKSk4xFVLw
https://www.youtube.com/watch?v=UrKSk4xFVLw


Detaylı bilgi için www.sagradafamilia.cat internet sitesini inceleyebilirsiniz.























































































Saatimiz geliyor ve kuleye çıkıyoruz çıkışta asansör kullanıyorsunuz ama dönüşte isterseniz merdivenlerden yürüyerek  inebiliyorsunuz isterseniz asansör kullanabiliyorsunuz. Yukarıda manzara güzel manzarayı izleye izleye merdivenlerden inmeye karar veriyoruz. Fakat yükseklik korkunuz varsa kesinlikle merdivenleri denemeyin özellikle 4 katında o kadar dar ve korkuluksuz merdivenler varki arada insanın içi gıcıklanıyor her an düşecekmiş hissine kapılıyorsunuz.

























Saat 13:00 de kuleden iniyor ve La sagrada  Familia’ dan çıkıyoruz.Hemen karşısında bulunan parka gidiyoruz hem bir şeyler atıştırıyor hemde dışarıdan da fotoğraflarımızı çektikten sonra tekrar metroya geliyoruz.






























































Tekrar mavi L5 hattıyla Diagonel durağına geliyor ve yeşil L3 hattını kullanarak bu sefer Passeig de Gràcia geliyoruz, durak Cassa battlo önünde. Buraya Catalunya meydanından 10 dk yürüyerekte ulaşabilirsiniz. Metrodan çıkıp Casa Batllo’a gelip hemen sıraya girip yarım saat sonra biletlerimizi alıyoruz kişi başı 20,35€. Her gün saat 09:00-20:00 saatleri arasında ziyaretçilere açık. 28, 31 Mayıs , 15, 21, 27 Haziran günleri ise saat 14:00 ‘e kadar açık.

Kapı girişinde size audiolar veriliyor girdiğiniz odalardaki eşyaların üzerinde numaralar var ve numaralara basınca İngilizce (maalesef Türkçe desteği yok) bilgiler veriyor.

Passeig de Gràcia caddesi üzerinde bulunan Casa Batllo... “Casa dels ossos” (kemikler apartmanı) için kurulabilecek tek tartışmasız cümle: “Gaudi'nin tamamen bitirdiği tek işidir…” olmalı.
19. yüzyılın başında, Barselona’da hızla varlıklaşanlardan birisi de Josep Batlló i Casanovas. O da Kont Güell gibi bir tekstil fabrikatörü ve servetini arttırmak için sürekli arayışlar içindeyken Batlló 1900 yılında Barselona’nın gözde caddesi, Passeig de Gràcia üzerinde bulunan ve 1875-1877 yılları arasında yapılmış olan 43 numaralı evi satın alıyor. Amacı bu binayı yıkarak yeni bir bina yapmak ve bunu da kiraya vermekmiş.

Casa Batllo, Antoni Gaudi ve Josep Maria Jujol’un restore ettikleri bir bina. 1877 yılında inşa edilen bina 1905- 1907 yıllarında yeniden tasarlanmış.
Yerel adı “Casa del ossos” olan Casa Battlo orta sınıf  bir aile için yapılmış. Gaudi’nin yaptığı her şey gibi bu yapı da oldukça etkileyici. Modern mimari örneklerinden olan binanın özellikle zemin katı şekilsiz oval pencereleri ve taş heykel işleri ile görmeye değer.
Casa Batllo mimari açıdan incelendiğinde tasarımcısının amacının düz çizgilerden kaçınmak,ön yüzünün büyük bir kısmı kırık seramiklerden simetrik olmayan bir şekilde yapılmış. Balkonlarında kemik görünümlü sütunlar   ve üst katlarında ise  kafatası görünümlü parçalar var. Casa Batllo’ya “House of Bones” (Kemikler Evi) denmesinin nedenide bu.

Bir sürüngen görünümünde olan çatı, kimilerine göre bir dragonu kimilerine göreyse bir dinozoru temsil ediyor. Binanın ön yüzündeki iskelet ve kafatası figürleri de bu dinozor ya da dragonun kurbanları olarak görülüyor.
Gaudi’nin tüm çalışmalarında olduğu gibi buranın iç yüzünde de düz çizgiler kullanılmamış. Gaudi, tahta kapıları, cam  işlemeli pencereleri, renkli çinileri ve oyma ile yapılan şöminesi ile Casa Batllo’nun her detayını düşünmüş.

Bir 19. yüzyıl evinin yeniden tasarlanması ile yapılan bina peri masallarındaki gibi bir dış yüze ve etkileyici bir iç kısma sahip.

1898 – 1906 yılları arasında birbirine bitişik üç ev ünlü mimarlar tarafından yeniden inşa edilmiş. Bu evler Cadafalch’ın yaptığı “Casa Amatller”, Montaner’in eseri “Casa Lleo Morera” ve Gaudi’nin çalışması olan “Casa Batllo”dur. Bu evlerden üçü de modern tarzda yeniden inşa edilmiş ve en ünlüsü Casa Batllo’dur.
Binayı gezmek yaklaşık 1.5 saatimizi alıyor.
2012 yılında binanında dışında 20 dakika süren bir ışık gösterisi hazırlanmış ve binlerce insan izlemiş  bu gösteriyi aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.Ha unutmadan unutmadan bu ışık gösterisinin daha kısa bir versiyonunu animasyon film olarak binayı gezerken bir odasında izleyebiliyorsunuz mutlaka izleyin derim.
https://www.youtube.com/watch?v=Pghwt8hwwMI

Binayı sanal olarak gezme isterseniz buyurun you tube'dan güzel hazırlanmış bir video

Ayrıca you tube'da bina ile ilgili güzel bir video hazırlanmış
https://www.youtube.com/watch?v=Tgfrn_F-VHY  adresinden izleyebilirsiniz.

Daha detaylı bilgi için www.casabatllo.es  internet sitesini inceleyebilirsiniz.
















































































Bir sonraki hedefimiz Passeig de Gràcia caddesi üzerinde Casa Batllo’nun karşı çaprazında 5 dk lık yürüme mesafesinde bulunan Casa Mila diğer adıyla La pedrera.

Yol üzerinde insanların dinlenmeleri için taşta banklar yapılmış buldukları her köşeyi ne güzel değerlendiriyorlar.


Saat 15:30  civarı sıraya giriyoruz ve 10 dk sonra biletlerimizi alıyoruz fiyatı 16,5€.
Kasım-Şubat döneminde 09.00-18.30; Mart-Ekim döneminde 09.00-20.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor
Antoni Gaudi tarafından inşa edilmiş en büyük sivil bina olma özelliğini taşıyan Casa Mila 1906 - 1910 yıllları arasında Antoni Gaudí tarafindan tasarlanıp inşa edilmiş ve  La Pedrera (Taş ocağı) lakabıyla biliniyor.

Daha detaylı bilgi için http://www.lapedrera.com/en/home   inceleyebilirsiniz.
http://www.lapedrera.com/Tours/Tour_Pedrera-eng/flash/Tour_Pedrera-eng.html

Casa Mila’nın yapılması zengin bir iş adamının Casa Batllo binasından etkilenip Passeig de Gracia’nın köşesinde bir bina yapılmasını istemesi ile olmuş. Casa Mila ile geleneksel mimari özellikleri kırılmış, inşa sırasında çeliğin kullanımı ile düzensiz zemin planları gerçekleştirilmiş. Tavan ve sütunların ağırlığı bile birbirinden farklıymış.
Tüm odaların  ışık almasını sağlamak için biri yuvarlak biri oval şekilde iki tane avlu inşa edilmiş.

Sanal olarak gezmek isterseniz buyurun you tube'dan birkaç video
https://www.youtube.com/watch?v=Q18lNtqxrDc
https://www.youtube.com/watch?v=Ek64mLpJtLE
























Tamamen doğal taşlardan inşa edilmiş ve bu nedenle tasarım renkten yoksun.

Yapının balkonları dışarıdan bakıldığında dalga gibi görünüyor. Demir kullanılarak yapılan bu balkonlar Josep Maria Jujol tarafından tasarlanmış. Binanın ön yüzü yamaç ve yamaçta mağaralar şeklinde de görülüyor. Casa Mila’nın en son katı, çatısı ve çatı katı ziyarete açık. Son katın iç tasarımı 20.yüzyılın başları hakkında fikir veriyor. Dış yüzünde olduğu gibi iç yüzünde de düz bir çizgi yok.



























Yapının büyük ihtimalle en etkileyici kısmı çatı terası. Sürrealist bacaların bulunduğu bu kısım insanlar tarafından bilim kurgu hikayelerindeki askerlere benzetiliyormuş.







































Asansörle 7 kat yukarı önce çatıya çıkıyor şehir manzarasını izliyoruz çatının dizaynı ise muhteşem. Çatıdan her katı geze geze aşağı iniyorsunuz. Çatının hemen alt katında bulunan sergide Casa Mila’nın maketide yer alıyor.

















Bir alt katta ise ev olarak kullanılmış tüm odalar ve eşyalar sergileniyor.













Bugünkü hedefimiz tamamlandı ama bizde de hal kalmadı tekrar metroya biniyoruz ve yeşil hat L3 ile Liceu durağına geliyoruz  son olarak La Boqueria’ya gelip hem geziyor hemde alışveriş yapıyoruz.
Rambla de Sant Josep’de bulunan Pazar yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktası. Pazarın  isminin “boc” (goat / keçi) kelimesinden geldiği ve bununda 13. yüzyılda burada keçi eti satışı yapılmasından kaynaklandığı düşünülüyor.

La Boqueria’nın resmi adı Mercat de la Boqueria. 1593 yılında bölgede inşa edilen Saint Josep manastırı, 1835 yılında yangından zarar görünce yerine Katalan  mimar Josep Mas i Vila tarafından bu pazar bir meydan olarak inşa edilmiş. Yeni pazar meydanı, Plaça del Treball, çeşmeleri, heykelleri ve sütunları ile Barselona’daki en güzel alanlardan biri sayılmış. 1914 yılında pazar alanının üstü bugün de görülebilen demir yapı ile kapatılmış. Demir girişi renkli cam paneller ile süslenmiş.

200’den fazla satış yerinde taze sebze, meyve, balık ve et satılıyor. Bazı satış yerlerinde kurtçuk, böcek gibi egzotik yiyecekler var. Aynı alan içerisinde yerel  lezzetler  tatmak istiyorsanız tapa bar adı verilen yerleri deneyebilir ve ayakta tipik Katalan ve İspanyol yiyeceklerinden tadabilirsiniz. Taze sıkılmış meyve suyu seçenekleri de La Boqueira’da bulabileceğiniz diğer bir çeşit.  O kadar susadık ki buz gibi meyve suları iştahımızı kabartıyor bir ananas birde kivi suyuna 2€ veriyor ve serinliyoruz  vitamine ihtiyacımız var daha yolumuz çoook uzun J Sonraki hedefimiz biraz meyve almak içeride tropikal meyvelerde var. Ama çok pahallılar  bir ananasın fiyatı  9€. Biraz daha ilerliyor ve gözümüze fiyatını makul bulduğumuz  malta eriği, mandalina ve muzları kestiriyoruz. Her birinden 1 er kilo alıp toplamına 5.36 € ödüyoruz.

Haftaiçi hergün 10.00-20.00 saatleri arasında ücretsiz olarak ziyaret edilebiliyor
Mercatt la Boqueria pazar günleri kapalı.

Daha detaylı bilgi için www.boqueria.info internet sitesini inceleyebilirsiniz.









           



















Artık ayaklarımızda hal kalmadı hostelimize gidip biraz dinlenmek istiyoruz. Saat 20:00’ye kadar dinlenip atıyoruz kendimizi yine sokaklara LA rambla arapça kurumuş nehir yatağı anlamına gelen rambla'dan almış adını. La rambla’nın bir ucu Plaça da Katalunya diğer ucu Kristof Kolomb anıtı ve Barcelona’nın en işlek caddelerinden biri ve bu cadde beş kısımdan oluşuyor.

La Rambla’nın ilk kısmı “Rambla de Canaletes”. İsmini 19. yüzyıl yapımı Canaleta çeşmesinden alıyormuş. İnanışa göre bu çeşmeden su içen kişi Barselona’ya tekrar gelir.
 İkinci kısım “Rambla dels Estudis”. 16. yüzyıl yapımı bir üniversiteden adını almış
 Bir sonraki kısım “Rambla de Sant Josep”. Adını 1900 lerde yıkılan bir manastırdan almış ve çiçekçilerin yoğun olduğu bölüm.
 La Rambla’nın dördüncü kısmının adı “Rambla dels Caputxins”. Adını yine yıkılan bir manastırdan alan bu kısımdaki en önemli ve dikkat çeken bina Gran Teatre del Liceu adındaki Barselona opera binası.
La Rambla’nın beşinci ve en son kısmı “Rambla de Santa Monica”. Adını  önceden manastır olan ve sonrasında  müzeye dönüştürülen yerden alıyor.
La rambla üzerinde çiçekçiler,  resim yapan  sanatçılar, değişik kılıklara girmiş sokak sanatçıları,restaurantlar, cafeler derken Kristof  Kolomb anıtına varıyoruz.

































Kristof Kolomb anıtı (Mirador de Colon) , Kristof Kolombus’un krallık çağrısı üzerine Amerika’ya ilk seferi şerefine Barcelona’ya gelişinin anısına dikilmiş. . Bu sefer sonucunda Kolombus, Kraliçe Isabella I ve Kral Ferdinand V’ye Amerika kıtasının varlığını haber vermiş. Rafael Atche tarafından yapılmış Kolombus heykeli sağ eliyle yeni dünyayı işaret ediyor.Kolombus’un tepesinde durduğu temsili aslanlar tarafından korunduğu, 60 metre uzunluğundaki anıtın tepesine asansör ile çıkıp manzarayı izleyebiliyorsunuz Mayıs-Ekim arası her gün 09:00 20:30 Kasım-Nisan arası Her gün 10:00-18:30 arası çıkılabiliyor.
Sanal olarak gezmek isterseniz buyurun you tube'dan bir video

https://www.youtube.com/watch?v=1HULyjINPC4























La Rambla’dan Port Vell yönünde yürümeye devam ederseniz mağaza, tiyatro, sinema ve bir akvaryumun olduğu Rambla de Mar kısmına ulaşabilirsiniz. Viaplana ve Pinon tarafından tasarlanan Rambla de Mar tahta bir köprü ile denize ulaşıyor ve Akdeniz’e bağlantının sembolüymüş. . Gemilerin limana girmesi için açılır kapanabiliyor.



Port Vell, Barselona Limanı’nın bir parçası, Liman yapılmadan önce bu kısım boş ambar, tren yolu depoları ve fabrikaların olduğu bir yerken,1992 Barselona Olimpiyatları öncesinde yenileme çalışmaları kapsamında inşa edilmiş. Günümüzde ise Port Vell turistlerin uğrak noktası olan bir yer.
Limanda Maremagnum isimli bir alışveriş merkezi bulunuyor. Bu merkezde mağazalar, sinema, barlar ve restoranlar var. Ayrıca Avrupa’nın en büyük akvaryumu olan IMAX Port Vell’de ziyaret edilmesi gereken noktalardan.
Akvaryum içerisinde 8000 kadar balık çeşidi ve 11 tane köpek balığı bulunup, 22 kısımdan oluşan akvaryumda 6 milyon litre deniz suyu kullanılıyormuş. Biz vaktimiz olmadığı için akvaryumu es geçiyoruz. 

Tahta köprü üzerinde seyyar satıcılar ne arasanız var takıdan çantaya hatta boş kola kutularından motorsiklet, kültablası yapanlar bile. İnsan istedikten sonra ne yapmıyorski yaratıcılıkta sınır yok

















Tahta köprü üzerinde oturup manzaraya karşı çekirdeğimizi çitliyor dinleniyoruz J Saat 23;00 gibi hostelimize gelip yatıyoruz yarın yine yoğun bir gün olacak.





Sabah saat 08 :30 de kalkıp yollara düşüyoruz yine. Bugünkü  ilk hedef  Tibidabo tepesi.
Palaça da Catalunya’ dan kahverengi  L7 metro hattına biniyor ve Tibidabo durağında iniyoruz zaten son durak . Karşıya geçip sağdaki otobüs durağındam 196 nolu otobüse biniyoruz  ve Tibidabo’ya çıkaracak finükelere varıyoruz fakat saat 11 de açıldığı için ve biz saat 09:40 ‘ta orda olduğumuz için 10 a kadar bekliyoruz fakat 11 de açıldığını öğrenince geri dönüyoruz.

Barcelo’nada hayat geç başlayıp geç bitiyor. Sabah hayat en erken saat 09:00 ile 10:00 arasında başlıyor ve öğlen saat 13:30 da ilk yarı bitiyor. 13:30 ile 16:00 arası siesta zamanı. Bu saatler arasında Barcelona’lılar spor yapıyorlar evlerine gidip uyuyorlar yada kafeleri doldurup keyif yapıyorlar. Akşam saat 17:00 de tekrar dükkanları açıp 20:00 civarı tekrar kapatıyorlar ve akşam yemeklerini gece saat 22:00-24:00 arası yiyip daha sonra aleme akıyorlar. Barcelona’da hayat sabaha karşı 04:00-05:00 civarı tamamlanıyor. Onun için Barcelona’da restaurantlar genelde gece geç saatlerde dolu oluyor. Restaurantların önü çeşit çeşit yemeklerle süslü.Pazar günleri ise alışveriş merkezleri dahil neredeyse her yer kapalı.


















Plaçada Katalunya’dan yeşil L3 ile Espanya durağında inip Plaçada Espanya’ya varıyoruz.

Meydandaki Arenanın (Arenas De Barcelona Mirador) çatı katına çıkan bir asansör çekiyor dikkatimi 1€ verip yukarı çıkıyoruz manzara güzel bütün Plaça da Espanya’yı tepeden görebiliyorsunuz ayrıca bu çatı katında restaurantlar ve kafelerde mevcut. Biz sadece fotoğraf çekip asıl hedefimiz olan Poble Espanyol köyüne gitmek için aşağı iniyoruz.























Bir zamanlar idam olaylarının gerçekleştirildiği bir alan üzerine 1929 yılında Exhibition (Uluslar arası sergi ) için yapılmış olan Plaça d’Espanya’da, 47 metre yüksekliğinde ikiz kuleler ve, Josep Maria Jujol tarafından yapılmış çeşme ilgi çekiyor.




























Hemen meydanda bulunan information desk’e soruyoruz. Yürüyerek 10 dk ve otobüs içinde 150 numaralı otobüse binebileceğimizi söylüyor Biz yürümeyi tercih ediyoruz Plaça Espanya meydanındaki ikiz kulelere doğru yönümüzü çevirip karşıda gördüğümüz ihtişamlı bina, yapay bir şelale ve merdivenlere doğru ilerliyoruz, sağdan devam ettiğinizde Poble Espanyol’a ulaşabilirsiniz.























İspanya'nın farklı yerlerinden mimari tarzlarda 117 yapıyı bünyesinde barındıran İspanyol Köyü Pazartesi 09.00-20.00; Salı, Çarşamba, Perşembe, Pazar 09.00-24.00; Cuma, Cumartesi 09.00-03.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor.Giriş ücreti 11 €

Sanal olarak gezmek isterseniz buyurun you tube'dan birkaç video
https://www.youtube.com/watch?v=05QuqfdhLCs
https://www.youtube.com/watch?v=isu-GZ4YGrQ
https://www.youtube.com/watch?v=3doSZpYIuOY


Daha detaylı bilgi için www.poble-espanyol.com   internet sitesini inceleyebilirsiniz.

Montjuic Dağı  üzerinde bulunan, 1929 yılında Exhibition (Uluslar arası sergi ) için tasarlanmış olan Poble Espanyol bir açık hava mimari müzesi., Küçük bir İspanyol köyü  modeli.
Josep Puig i Cadafalch İspanya’nın farklı yerlerinin mimarisi, tarzı ve kültürünün sunulduğu bir yer yapılması fikrini ortaya atmış. Amaç ideal  bir İspanyol  köyü  modeli ortaya çıkarmak. 13 ayda inşa edilen müze yapılırken sadece uluslar arası sergi için olacağı düşünülüp 6 ay kalmak üzere Mimar Francesc Folguera ve Ramon Reventos  tarafından yapılmış. Fakat daha sonra gördüğü yoğun  ilgi nedeniyle kalıcı olmasına karar verilmiş.
İnşa edilecek yerin İspanya’nın tüm bölgelerini temsil etmesi amaçlanmış. Galice’den Bask bölgesine, Aragon’dan Endülüs’e her kısma yer verilmeye çalışılmış.

Poble Espanyol  42.000 metre karelik bir alan üstüne yapılmış. Caddeler ve meydanlar dışında içerisinde 117 tane bina bulunmakta. Bu küçük küçük dükkanlarda, masklardan cam eşyalarına, el işlerinden yelpazelere, cafelerden  restaurantlara ne ararsanız var. Poble Espanyol  içerisinde Fondation Fran Daurel adı verilen kısımda Miro, Picasso, Tapies ve diğer ünlü sanatçıların modern sanat eser koleksiyonları da görülebilir. Burayı ziyaret ederken sesli rehber hizmetinden faydalanabilirsiniz. Gezerken cam ya da deri işi ile uğraşan ustaları canlı izlemek de mümkün.


























































Ara sokaklarda gezerken öyle bir sokağa geliyoruzki merdivenlerin korkuluklarına yapılmış minyatür heykelcikler her biri ayrı güzel tek tek fotoğraflarını çekmekten alıkoyamıyorum kendimi.








































Saat 12:00 ye kadar Poble Espanyol’u geziyoruz daha sonra Montiuc tepesine doğru yürümeye başlıyoruz hedefimiz Montiuc tepesinden Barselona manzarasını izlemek ve teleferikle aşağı inmek fakat siz siz olun yürümeyin 150 numaralı otobüs zaten bu noktalara uğruyor geldik geldik diyerek 1.30 saat kadar yürüdük Montiac tepesinden teleferikle aşağı Port Vele inmek gibi bir planımız vardı yol üstünde teleferiği görünce daldık içeri ama maalesef girdiğimiz teleferik Montiac tepesinde tur attıran teleferikmiş. Biz Montiuc’tan Port Vele inecektik bize 10 dk lık yürüme mesafesinde olduğunu söylediler başladık tekrar yürümeye nihayet Montiuc tepesine vardık teleferiğide gördük Allahım nihayet J 11€ ücreti olan teleferiğin gideceği mesafeyi görünce değmeyeceğine karar verip fotoğraflarımızı çekip otobüs durağına geri döndük.



















Montiuc tepesinden izlenebilen ve en dikkat çeken ise Torre Agbar, 38 katlı bir gökdelen. Fransız mimar Jean Nouvel ile İspanyol firması B720 Arquitectos işbirliğiyle inşa edilmiş. Poblenu bölgesinde yer alan Torre Agbar adını sahipleri Agbar Group’dan alıyormuş.

50. 693 metre kare alan üstüne inşa edilen yapı içerisinde 30.000 tane ofis, 3.210 tane tesis, 8.132 hizmet kısmı, bir oditoryum ve 9. 132 metre karelik park alanı bulunuyormuş. 2005 yılında açılan gökdelen 130 milyon €’ya mal olmuş.
Barselona’nın yeni ikonik sembolü olan Torre Agbar gökdeleni 144 metre yüksekliğinde ve şekli Montserrat Dağına benzetilmiş fakat tepeden bakıldığında büyük bir mermiyi andırıyor.  Gökdelenin sütunlar üstüne yerleştirilmiş oval bir şekli var kırmızı tonlarla başlayan dış yüzey mavi ve en son beyaz ile devam ediyor. 


 

































150 no.lu otobüse binip Plaça da Espanya’ya geri dönüyoruz. metro istasyonuna inip yeşil L3 ile Catalunya’ya geri dönüyoruz. Barselona katedrali saat 17:00’de kapanacağı için önce katedrale gitmeye karar veriyoruz. Catalunya meydanından La rambla’ya gelip hostelimizin olduğu sokaktan geçerek Barselona katedraline geliyoruz. Katedral'in bulunduğu meydanda birde barci yazısı var olmazsa olmaz oradada fotoğrafımızı çektiriyoruz.



Katedral Pazartesi-Cumartesi arası 13:00-17:00 Pazar günleri ise 14:00 17:00 arası ziyaret edilebiliyor. Fiyatı 6€ .

Asıl adı Catedral de la Santa Cruz  Santa Eulalia olan katedral 13. ve 15. yüzyıllarda inşa edilmiş.  1298’de başlanan  katedral  inşasının büyük bir kısmı 14. yüzyılda tamamlanmış.
Gotik tarzda inşa edilmiş Barselona Katedrali’nin neo gotik ön yüzü 19. yüzyılda Katalan kiliselerinde yaygın olduğu tarzda yapılmış. Katedralin çatısı  ise hem yerel  hem de mitolojik hayvan figürleri ile biliniyor. Katedral daha önce Saint James’e adanmış bir şapel üstüne inşa edilmiş.

Katedral  iki şapele ayrılan beş koridordan oluşuyor. Doğu kısmında dokuz şapelin bağlantı noktası olup,orijinal mihrap daha iyi görüş açısı için yükseltilmiş.

Barselona Katedrali,  Hristiyanlığa geçmeye cüret ettiği için Roma imparatoru Diocletianus’un kararıyla  kaymakam  Daçya tarafından  öldürülen Santa  Eulalia’ya  adanmış ve mezarıda yüksek sunağın altındaki kriptada bulunuyor.
Lahitin üzerindeki kabartmalarda 13 yaşında şehit edilişinin öyküsü anlatılıyor. İlk kabartmada Santa Maria del  Mar mezarlığından  katedralin içine taşınmasını anlatıyormuş.

Lahitin üzerindeki 3 bölümün  ilkinde annesi ile konuşması ikinci bölümünde mahkum  edilişi ,kırbaçlanışı ve çarmıhta iken kanca ile etinin yırtılarak şehit edilişi anlatılıyor üçüncü bölümde ise ölümü anlatılmış. Lahitin arkasında birde orijinal mezar taşından alınmış kırık bir mermer parçası mevcut.

Barselona Katedralinin bahçesindeki bir çeşme ve birde gölet var bu bahçedeki 13 kaz  ise Eulalia’nın 13 yaşında öldürülmesini sembolize ediyormuş.


Bir hikayeye göre Eulalia şehir meydanında çırılçıplak bırakılmış ve bahar ayında beklenmedik yağan kar vücudunu kapatmış. Bunun  üstüne kızgın Romalılar Eulalia’yı içerisinde bıçakların olduğu bir varile koyup varili gezdirmiş.

Katedralde yer alan şapellerden biri “Christ of  Lepanto”ya adanmış ve 1571 Lepanto Savaşında kullanılan gemiden bir haç içerir. Bir Katalan efsanesine göre geminin gövdesi bir savaş güllesinden son anda kurtulmuş ve bunun Osmanlının savaşta yenileceğine dair bir işaret olduğuna inanılmış.

Katedralde birde 1965 yılında arkeolog  Frederic Verrie Pau kazandırılmış vaftizhane Paleo bazilikasının kalıntılarını görebilirsiniz.
Devasal altın kaplamadan yapılan tasvirler etkileyici, ilginç bir detay ise mum yakma sistemi heryerde gerçek mum kullanılırken bu Katedralde mumlar çağa ayak uydurmuş elektronik olmuş parayı atıyorsunuz mumunuz elektronik mum olarak tabloda yerini alıyor :)

Sanal olarak gezmek isterseniz buyrun you tube'dan birkaç video:



Detaylı Bilgi için http://www.catedralbcn.org sitesini ziyaret edebilirsiniz.














































Saat 16:00 da katedralden çıkıp Tibidabo tepesine gitmek için Katalunya metro istasyonuna gidiyor ve L7 hattı ile Tibidabo istasyonuna gidiyoruz yine karşıya geçip 196 no.lu otobüse biniyoruz şoför bize 10 dk sonra finikülerin kapanacağı ve gitmememizi söyleyor ama biz şansımızı denemeye karar veriyoruz ama maalesef finükler kapanmış normalde kapanış saati 17:15 olmasına rağmen erkenden kapanmış bugün Tibidabo’dan yana sanşımız yok bizim gibi gelip kapıda kalmış 10 kişi daha var dışarıda herkes bir yana dağılıyor önümüzde bir taksi ( sarı-siyah) Tibidabo’ya başka çıkış yolu olup olmadığını soruyoruz 20€ ya götürebileceğini söylüyor. Fiyat pahallı taksiyi birileri ile paylaşsak diye düşünürken hemen yanımızda duran bir çift onlarda bizim gibi üzgün hemen paylaşmak isteyip istemediklerini soruyorum kabul ediyorlar ve taksi ile Tibidabo yollarındayız yaşasıııın J Yaklaşık 15 dk sonra bayağı dolambaçlı yollardan geçerek (resmen şehri arkadan dolaşıp ) Tibidabo’ya varıyoruz.

Tibidabo Barselona’nın Serra de Collserola adındaki  520 metre yüksekliğinde dağı üzerinde.
Tibidabo; Latince "sana verebilirim" anlamına geliyormuş. Bir efsaneye göre ise (tibi dabo) bu ismin, Hz İsa'yı burasının manzarası ile baştan çıkarmak için bu tepeye yükselten şeytanın; İsa’ya tüm kutsallığı karşısında dünyayı teklif ettiği yer olduğu söyleniyor.

Bölgede bir lunapark, Torre de Collserola adı verilen bir telekomünikasyon kulesi ve Temple de Sagrat Cor adında bir Katolik kilisesi bulunuyor. Bu kilisenin  inşası 60 yıl sürmüş.

Kilisenin tepesinde Josep Miret Llopart’ın eseri “Sacred Heart of Jesus” (İsa’nın Kutsal Kalbi) isimli heykel bulunuyor. Lunapark ise Barselona’daki en eski lunaparkı.

Yukarıdan  inen son finükülerde kapanıyor, Lunapark zaten kapanmış,  kiliseye çıkıp bahçesinde birkaç manzara fotoğrafı çekiyoruz ,Buradan  manzara gerçekten enfes tüm barselonayı kuş bakışı, o meşhur şehir planını gösteren manzarasını izleyebiliyorsunuz. Bir tarafı yemyeşil orman diğer tarafı şehir. Herşey kapalı olsada bu manzarayı görmeye değer.Kilisenin içinden asansörle tepesine çıkılabiliyor. 

Sanal olarak gezmek isterseniz buyurun you tube'dan birkaç video






























Biz dönüş yolunu düşündüğümüz için biraz tedirgin oluyoruz. Yürünecek mesafede değil ve başka ulaşım şansı olup olmadığını sorduğumuzda son otobüs olduğunu söylüyorlar taksi durağındada taksi görünmüyor. Hemen bekleyen bizdeki minibüs tarzında 111 numaralı otobüse biniyoruz fakat bu otobüs merkeze kadar indirmiyor. Bizi bir mtero durağında bırakıyor. Bu metro istasyonu gelirken görmediğimiz ve bilmediğimiz bir istasyon Barselona’da iki ayrı metro şirketi var ve haritada diğer şirketin (FGC) durakları ataç işareti ile gösteriliyor. Hayatta bazen olumsuzluklar güzel şeyler getirirya bu metroya binmekte bizim için öyle oldu Bizdeki finiküler benzeri ama açık havada gidiyor,dağdan yokuş aşağı gidiyorsunuz ve o kadar dik ve darki iki metro aynı anda geçemiyor geliş gidişte birbirlerini bekledikleri birde orda durak var. Çooook keyifli.

Bu metro ile  turuncu S1 metro hattına aktarılıyoruz daha sonrada S1 hattıyla yine katalunya’dayız. Ne metro hattı yapmışlar ağzınız açık kalıyor şehrin kuzeyinden güneyine  iki dağ  arasını maksimum 1 saatte çok rahat gezebiliyorsunuz.

































Artık acıktık hostele dönüş yolumuzda bulunan La rambla üzerindeki Carrefoura uğruyor içinde 2 dk da pişirilen asya mutfağına ait daha önceden gördüğümüz noodlelardan alıyoruz. Noodlenızı kendiniz oluşturuyorsunuz üzerinde 3 bölüm bulunan kağıtlardan 1. Bölümde makarna çeşidinizi 2. Bölümde içine konulmasını istediğiniz 2 malzemeyi 3. Bölümde ise sosu seçiyorsunuz, ben kalın makarna , karides ve mantar tercih ediyorum Funda ise ince makarna, soya filizi ve karides, sos olarakta japon sosunu seçiyoruz. 2 dk da yemeklerimiz hazır kişi başı 5€. Artık karnımız doydu ama ayaklarımız sızlıyor hostelimize gidiyor yarım saat kadar dinleniyoruz.



Her ne kadar biz girmemiş olsakta Barcelona plajları ilede ünlü. Yaz tatilinizide Barcelona'da geçirip hem kültür hemde dinlenme tatili yapabilirsiniz. Biz mevsimden dolayı sadece fotoğraf çekmekle yetiniyoruz. 

Bugün Barselona’daki son günümüzdü  emanete bıraktığımız bagajlarımızı alıyoruz. Uçağımız gece 06:10’da gece ulaşım  sıkıntı olacağı için son otobüs olan  gece 24:00 otobüsüne binmek için hostelden ayrılıyoruz. Önce metro ile Plaça da Espanya’ya gidiyoruz. Oradanda otobüsle havaalanına gitmemiz gerekiyor. Otobüsümüze binip yaklaşık 45 dakikalık bir yolculuk sonrası havaalanına varıyor. Saat 22:00 civarı havaalanındayız. Bu gece havaalanında sabahlayacağız buda bizim ilk havaalanı sabahlama maceramız. Etrafta bizim gibi bir sürü turist var. Yerlerde yatanlar, sohbet edenler.Bilet çıktılarımız olsada uçağa binebilmek için Rynair deksinden pasaportlarımızla birlikte biletleirmizi onaylatmamız gerekiyor. Bizde ryanair onay deksini bulup gözümüze bir bankı kestirip yerleşiyoruz. Telefonlarımızı şarj ediyoruz ve sohbet muhabbetle ve nöbetleşe uyumaya karar veriyoruz.
Tilki uykusu derlerya çok derin olmasada biraz dinleniyoruz.

Barcelonadan bana kalan :

Yürümekten su toplayan  ayaklarımın sızısı,
Çok temiz bir şehir,
Dakikasında hareket eden ve varan otobüs ve metrolar,
Bayan otobüs,taksi ve metro şoförleri,
Otobüse bindiklerinde bile HOLA (selam veren ) diyen insanlar,
Ortalıkta saçlarını tarayan kadın ve erkekler,
Sürekli spor yapan insanlar,
Mimari şaheserler La sagrada Familia,Park Guell,Casa Batllo, Casa Mila, Tibidabo Tepesi
Müze girişi ücretlerinin yükseliğinden kaynaklanan, Gauidinin bizde yarattığı maddi çöküntü :) 

Toplam Maliyet:                                       210,82 €
Konaklama:                                                  43,94 €
Müze Girişleri :                                           72,85 €
Ulaşım(uçak+otobüs+şehiriçi):                   70,47 €
Yemek:                                                        23,56 €


4 yorum:

  1. çok güzel bir gezi yazısı olmuş eylül ayında gerçekleştireceğimiz seyahat öncesi çok bilgilendirici oldu.
    Diğer yazılarınızı da merakla bekliyoruz.

    YanıtlaSil
  2. tşk ederim iş yoğunluğundan fırsat bulup yazamıyorum ama hedefim en kısa sürede geçmişe dair tüm gezilerimi yazıp yayınlamak.

    YanıtlaSil
  3. herşeyi anlatmışsınız

    YanıtlaSil